KentMeseleler

Su Perileri’nin yeniden dans etme ihtimali üzerine

“Heykel”

Heykeli ilk ne zaman fark ettim, bilmiyorum. Ankara’ya ilk geldiğim 1995 Ekim’inde Farabi Sokak’taki evimizden, okuduğum üniversitenin servis duraklarının bulunduğu Tunus Caddesi’ne giderken önünden defalarca geçmiş olmalıyım. En geç 1998 olduğundan epey eminim çünkü fotoğrafa merakım giderek artmıştı, çektiğim ilk makaralardan birinde heykelin de göründüğü tek bir pozun olduğunu hatırlıyorum. Adını yıllarca öğrenmediğimi kabul ederek “heykel” demeye devam ediyorum, o zamanki haliyle, şu an havuzu da oluşturan küp taşlarla döşeli bir kaldırımın ortasında yükseliyordu. Üzerinde yer alan borulardan dökülen sular, özellikle ışığın vurduğu anlarda, rüzgarın etkisiyle hareket edip balerinlerin dans ettiği algısını yaratıyordu. Yıl 2001 veya 2002 diyelim, tam emin olmadığım bir zamanda heykelin suyu kesildi, ışıkları söndü. 2006’ya gelindiğinde Kuğulu Kavşağı düzenlemesi sırasında heykel iyice sönükleşti, mevcut yaya rotaları (en azından benimkiler) sekteye uğradı ve heykelin önünden geçmez oldu. Kabul ediyorum, bu süre içinde ben de (tez, askerlik, tez üçgeninde devam eden) hayat gailesi içinde heykeli unuttum. Hatta bir gün aklıma geldi, heykel hala orada mıydı, hatırlayamadım, öylece kaldı. Neyse, ilerleyen tarihlerde bir gün tekrar aklıma düştü ve o günden sonra olanlar da bu yazının konusunu oluşturuyor.

1998 ya da 1999, benim için “heykel” ya da en iyi ihtimalle “Balerinler” olduğu yıllar

Süleyman ve Cımbızcı

@ankaraapartmanlari‘nin ilk takipçilerinden, altı boş kalan gönderilere kurgusal apartman hikayeleri yazarak dikkatimi çeken @iiyigundostusuleyman ile (bu arada sosyal medyanın yarattığı ciddi bir deformasyon olarak insanları kullanıcı adlarıyla tanımak ve tanıtmak normalleşince Süleyman’ı bir arkadaşıma böyle tanıştırıp kınanmışlığım var) ara sıra niyetlenip ertelediğimiz tanışma girişimlerimiz sonucunda tanışmıştık. İlk buluşmada kafein ağırlıklı geçen sıvı tüketimimizi yüksek dereceli alkole taşıma zamanı gelince ikinci buluşmada masaya ilk bir saat boyunca kim olduğunu söylemeyen @ankaracimbizcisi da eklendi ve farklı sözler söyleyebileceğimiz bir grup genç (ben hariç) olarak “Ankara’da/Ankara için ne yapabiliriz?” sorusuna cevap aramaya başladık. Kah at yarışı fanatiği komşu masaların avazı çıktığı kadar bağırarak izlediği yarışlar, kah benim upuzun bir közlenmiş biberi inatla soymaya çalışırken arkadaşları hipnotize etmemle bölünen muhabbetin ilk çıktısı kendi aramızda kurduğumuz, Süleyman’ın olanca idealizmiyle “Ankara Fedaileri” olarak adlandırdığı Whatsapp grubu oldu. Aramızda kaynaklar, görüşler, idealleri paylaştığımız gruba benim bir akşam attığım mesaj ile başladı Balerinlerin tekrar dans edebilme serüveni. Neden sosyal medya üzerinden kampanyalar düzenleyip yerel yönetimlerden kente dair talepte bulunmayı düşünmüyorduk? 31 Mart 2019’daki yerel seçim sonuçlarının yarattığı iyimser havayla (Tam da ertesi günü Kennedy Caddesi’ndeki İyimser Apartmanı’nı keşfetmem bir işaret olamaz mıydı?) sosyal medya hesapları üzerinden yazışıp bu ihtimali değerlendirmemiş miydik? Bize göre zamanı gelmişti.

Kampanya başlıyor

Önce heykeltıraş Metin Yurdanur ile temasa geçtik, bulduğumuz sloganı (“Vanayı Aç” ya da sosyal medyaya uygun haliyle #vanayıaç) ve talebimizi dile getirmemizle sorunun vanayla bitmediğini öğrenmemiz bir oldu: Kuğulu Kavşağı düzenlemesi sırasında heykelin havuzuna su getiren borular yok edilmişti. Sloganı “Boruyu döşe, vanayı aç!” olarak değiştirme fikrine hızlıca veda edip yazdığımız bir metinle benim 1999 yılında çektiğim bir fotoğrafı kullanıp beraber ilk paylaşımı yaptık. Süleyman Lavarla’nın desteğini getirdi, Antoloji Ankara daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladı derken, hiç beklenmedik bir şey oldu ve paylaşımın üstünden iki saat bile geçmeden Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’in hesabından sesimizi duyduğuna dair mesajı aldık.

Onarım başladı başlayacak diye beklediğimiz günlerde yine çekmişim, Aralık 2019

Fedailer olarak kutlamayı, kaçak çıktığımız Cinnah 19’un terasından başka bir yerde yapamazdık ama kutlama için daha çok erken olduğunu ancak sonraki süreçte deneyimledik. Olayların nasıl ilerlediği kısmı biraz karışık, sağdan soldan duyduklarımı buraya taşımayacağım elbette ama 2019 sonunda başlattığımız kampanya uzunca bir süre sürüncemede kaldı. Ara ara altını ısıttığımız kampanyada yoldaşlarımız tek tek azaldı, sen (Süleyman), ben (Apartman) ve bizim oğlan (Cımbızcı) olarak devam ederken beklenmedik bir şey oldu: Ankara’nın en kült apartmanı Sönmez’i Ankaralıların radarına sokan Ka Atölye bu sefer de heykele komşu binaya yerleşiyordu ve bu komşuluğun gereğini yerine getirmek için kampanyayı tekrar ateşlemek üzere çağrıda bulunuyordu. Hızlıca ayarladığımız ilk toplantının sürprizi, bina görevlisinin verdiği müjde oldu: Çankaya Belediyesi’nden gelmişlerdi ve heykele su ve elektrik çekmek üzere çalışmalara başlayacaklarını söylemişlerdi. Kampanya fikri ortadan kalkmamakla birlikte sürecin yavaş da ilerleyebileceğini düşünüp planladığımız “Heykelbaşı Buluşmaları”nın sadece birini gerçekleştirebildik. 17 Temmuz 2021’de Metin Hoca’nın da son dakikada kesinleşen katılımıyla Ankara’da faaliyet gösteren galeri, müze, vakıf ve sosyal medya oluşumlarını bir araya getirmeyi amaçladığımız bir toplantı yaptık. Metin Hoca heykelin havuzuna çıkıp bize Su Perilerinin Dansı‘nı, Ka Atölye’nin yeni mekanında ise Madenci‘yi ve daha neleri anlattı. Aklımda en çok yer eden, Metin Hoca’nın her bir heykelinin bronz döküme gitmeden önceki kil kalıbını tamamladıktan sonra atölyesinde bir parti vermesi, bu partiye Ankara’nın kültür, sanat, siyaset camialarından ünlü isimlerin katılması ve (Metin Hoca’nın özellikle vurgulamasıyla) bu partilerde o zamanlar daha ucuz olan alkolün su gibi akması geleneğiydi. Böyle bir partide yer almayı hayal bile edemezken Gizem Yurdanur’un ani davetiyle kendimizi Metin Hoca’nın atölyesinde, Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nin önüne konmak için hazırlanmış heykelin kilden kalıbının önünde buluverdik, kampanyaya beraber başladığımız, Gizem’in “deliler” yakıştırmasını layık gördüğü Süleyman, Cımbızcı ve ben, yanımızda yeni suç ortağımız Oğuz ile birlikte. Belki alkol su gibi akmadı ama kırmızı şarap, peynir ve muz eşliğinde, rehberimizin Gizem olduğu atölye turu bana yetti de arttı.

Metin Yurdanur, 17 Temmuz 2021

Su Perileri yeniden dans ediyor

Gelelim açılışa. Öncelikle yenileme süreci tam da bu buluşmanın ertesi günü, 13 Ağustos’ta heykelin çevresinin sarılmasıyla başladı. Önce heykelin üst kısmını oluşturan “kıvılcım” (ki buna tekrar geleceğiz) yenisiyle değiştirilmek üzere söküldü, havuzun taşları tek tek çıkarılıp yerine dizildi, Su Perileri vinçle kaldırılıp düzenlemeler tamamlandıktan sonra yerine kondu.

27 Ağustos 2021

17 Eylül 2021’deki açılış “Su Perileri yeniden dans ediyor” yazılı pankartlarla duyuruldu ve sonunda beklenen gün geldi. Resmen davetli olmadığımız resmi bir törenin ardından Metin Hoca’nın Lavarla’yı, Cımbızcı’yı ve bana seslendiği şekliyle Apartmanlar’ı, @iyigundostusuleyman’ı, temmuzdaki buluşmanın katılımcılarını unutmadığı konuşmasından sonra “vana açıldı” ve kıvılcımdan dağılan suların altında, “Apartmanlar” olmak vesilesiyle tanıdığım güzel insanlarla birlikte güzelce ıslandık.

Burada şu ana kadar bahsetmediğim özel bir aktörden de bahsetmekte fayda var: Hürriyet Ankara muhabiri Sedat Cenikli. Heykel açıldığı sıralarda Ankaracılıktan ve habercilikten vazgeçip çoktan memleketine yerleşmiş olan Sedat ilk günden itibaren gelişmeleri haber yapmasaydı bu sonuca ulaşabileceğimizi sanmıyorum. Sosyal medyada örgütlenip binleri (iyimser bir ihtimalle on binleri) bir araya getirsek de geleneksel medyanın özellikle karar vericiler üzerindeki etkisi daha büyük. Her ne kadar Alper Taşdelen kampanyamıza ilk tepkiyi sosyal medya üzerinden vermişse de, Sedat’ın ısrarcı fikri takibiyle daha detaylı bir açıklamayı yine Sedat’ın haberine cevap olarak aynı gazete üzerinden paylaşmak gereği duymuştu. Bunu her ne kadar Sedat’a teşekkür etmek için hatırlatsam da asıl vurgulamak istediğim, yerel yönetimlerin Cımbızcı ve “Apartmanlar” gibi kişisel ya da Lavarla gibi kurumsal aktörlerle, karşılıklı ve sürekli ilişkiler kurarak kentin nabzını tutmaları gerekliliği. Çuvaldızı da kendimize batıralım: Çok hızlı, amaca yönelik örgütlenmelerle gerisini getirebileceğimiz, kenti dönüştürebileceğimiz seri kampanyalar yapmak, hatta inisiyatiflere dönüşmek varken, herkesin kendi işinin peşine düşüp ortaklaşalığı unuttuğu bir Ankara gerçeği de var. Ancak en başta beraber yola çıktığımız Süleyman ve Cımbızcı ile, bu yargımı güçlendirmeme engel olan, tam zamanında tanıştığım Lavarla ekibinden Seren, Sema ve Serkan’a da ayrıca teşekkürler.

Su perileri yine dans edemiyor

Lafı uzatmadan bugüne gelirsek. 2021 sonunda kışa girerken kapatılan vana, 2022’nin ilkbahar aylarında açıldıktan sonra kıvılcımın oluşturduğu fıskiye bir türlü ayar tutmadı. Havuza dökülüp devir daim sistemi aracılığıyla tekrar kıvılcımdan dökülmesi gereken sular yerlere döküldüğü için türlü müdahalelerin ardından özgün tasarımından alabildiğine uzak bir hale getirildi. Çankaya Belediyesi’nden temasa geçtiğimiz üst düzey yöneticiler heykeli onarma konusunda niyetlerini tekrar tekrar dile getirmiş olsalar da şu güne kadar gerek heykeli o haliyle kabul eden Ankaralıların, gerekse heykele o müdahaleyi reva gören yöneticilerin ortak tavrıyla Su Perileri’nin dans edemeyişi son 50 yılın Ankara’sının bir özeti haline geldi: Çok güzel olabilecekken hoyratça kırılıp dökülmüş ve buna da kimse karşı çıkmamış.

Kendi kişisel deneyimimden “heykel”in “Su Perilerinin Dansı”na, daha doğrusu dans edememesine devam eden süreç kısaca böyle ilerledi, bunu da Lavarla ve Ankara için kayda düşmek istedim.

Su Perilerinin Dansı, 27 Eylül 2021

Dipnot niyetine

Ulus Meydanı’ndan başlayıp, geçmiş yıllarda yine sosyal medya üzerinden geniş kitlelere ulaşan bir seferberlik sonunda yerine, aslına uygun bir kopyası konan İlhan Koman’ın Seğmenler Parkı’ndaki heykeline kadar Ankara’nın seçilmiş heykelleri, hiç de aylak olmayan sevgili Sema Çavdar’ın titizlikle hazırladığı, yetenekli Rüya İğit’in çizdiği Ankara Keşif Haritası Pusula 2 edinilip, “Heykellerin Sürekliliği” rotası sayesinde keyifle deneyimlenebilir.

Ankara Apartmanları
Ankara'nın Apartmanlı Tarihi "Nostalji değil bellek"

Bir Cevap Yazın