Kentİnsan

“Sokaklar Bizimdir!” | Kuğulu Park’ın Ata Abi’si

Ankaralılar için Ata Abi’siz bir Kuğulu Park ve Kuğulu Park’sız bir Ata Abi düşlemek mümkün değil. Mevsim ayırt etmeden Ankara’da sokak müziğinin öncülerinden biri olarak Weltmaister marka akordeonuyla sanatını icra ediyor Ata Abi. Adını bilsin bilmesin, Kuğulu Park’a yolu düşen pek çok kişi mutlaka onun sesini duymuş, duyduğu sese kapılıp onu yakından dinleme isteği duymuştur. Ankara için insanlığından, müziğinden ve dinleyicisiyle ilişkisinden ileri gelen kıymeti yanı sıra kent belleğinin vazgeçilmez bir parçası olmasıyla Ankara Keşif Haritası Pusula 2’de ise yeri çoktan hazır. Biz ona Kuğulu Park’ın Ata Abi’si diyoruz.

Kuğulu Park’tan “kovuluşu” sonrası neler yaptığını öğrenmek, bu vesileyle onu tekrar tanımak ve tanıtmak üzere geçtiğimiz haftalarda Ata Abi ile buluştuk ve Türkiye’de sokak müziği, işportacılarla ilişkileri, sokağın nabzını tutuşu, Tunalı Tayfa, Kuğulu Park’tan kovulması, çalacak yeni mekân arayışında yaşadıkları ve istekleri ile beklentileri üzerine sohbet ettik.

Ata Yıkar buluşma

“Madam Anahit’i gördüm İstiklal’den geçerken, eve giderken. Kulağında gülü. Akordeon çalıyor, büyülendim.”

Ata Yıkar, 18 yıldır sokak müziği yapıyor. Akordeonla en derinden teması ise İstanbul’da devlet memurluğu yaptığı 1985 yılında meşhur Madam Anahit’i Çiçek Pasajı’nda görmesi ile başlayıp her iş çıkışı onu dinlemeye gitmesiyle devam ediyor: Benim devlet memurluğum da var 85 senesinde TEDAŞ’ta. O zaman Madam Anahit’i gördüm İstiklal’den geçerken, eve giderken. Kulağında gülü. Akordeon çalıyor, büyülendim. Neredeyse alkolik oluyorum, her akşam geçerken bira. Dedim ki ben bunu yapacağım. Kafama o gün koydum. Normalde akordeonla tanışıklığım daha eski.” Bu deneyim sonrası yirmi dokuz lira olan maaşı yetmiyor ve annesinin gönderdiği yüz lira ile ilk akordeonunu Karslı bir arkadaşından satın alıyor. Müzikle ilişkisi memuriyeti bırakmasıyla daha da gelişiyor. Öyle ki, Cem Karaca ile dostluğu olmuş ve Karaca’nın iki de konserini organize etmiş. Muğla Akyaka’da sahilde ve balık ekmek teknelerindeki insanlara müzik yapmış. Ankara’da Kuğulu ile sınırlı kalmayıp Atapark, Çayyolu, Batıkent gibi yerlerde kendine yeni soluklar arıyor. Akordeonuyla klasik Türk müziği de dahil olmak üzere pek çok tarzda müzik yaparken Barış Manço, Erkin Koray ve Cem Karaca ustaların ekolünü yaşatmaya çalışıyor. Rahmetle anarak Ciguli’yi ise es geçmiyor: “Ciguli bir ben iki.”

Ata Abi aynı zamanda 2014 yılında düzenlenen 1. Uluslararası Sokak Sanatçıları Buluşması yarışmasında Ankara’yı temsil edip birinci olan grup Tunalı Tayfa’nın kurucusu. Tunalı sokaklarında ilgi görseler de grubun beklediği değeri bulamaması yüzünden dağıldığını ekliyor. Yazılı bilgi açısından grubun görünürlüğü az olmakla birlikte halkın çektiği videolarda onları görmek mümkün.

İlk kez Yüksel Caddesi’nde 2004 yılında çalmaya başladığında sokak müziği yapan yalnızca “ut çalan bir amca vardı,” diyor, o kadar. Bu açıdan Ankara’da sokak müziğinin yayılmasında etkili olmuş bir isim. Sokak sanatının şimdilerde yeni yeni hız kazanmaya başladığına vurgu yaptıktan sonra ise Türkiye’de sokak müziği için şunları söylüyor:

Bir özgüven geldi insanlara diye düşünüyorum ben. Mutlu musunuz, mutluyum ama, umutlu musunuz dersen maalesef hiçbir umudum yok. Neden derseniz? Dünyada örnekleri var mı bilmiyorum ama Türkiye’de sokak müzisyenlerine, sokak sanatına belediyelerin izin verdiği ölçüler dışında, sosyal etkinlikler dışında maalesef izin yok.”

Müzisyenliği yanında, bir insan olarak Ata Abi’ye dair bazı bilgiler verelim. Mesela Ata Abi’nin Doğuş adında bir oğlu, Balsın adında bir de kızı var. 12 yıldır beraber olduğu Tofaş marka beyaz bir Serçe’si var. Balsın koymuş, adı Rori. Buluştuğumuz Şili Meydanı Gülden Sokak’taki son model çeşit çeşit araba arasında ışıl ışıl parlıyordu o gün. Arabasının dikiz aynasında kızıyla biriktirdikleri türlü eşyadan oluşan bir totem asılı. Datça’yı, balık tutmayı çok seviyor. Çadır tatili seviyor ve bir gün tekrar Ege’ye dönebilmeyi arzuluyor.

Ata Yıkar totem

“Biz bir şey satmıyoruz, biz sanat satıyoruz.”

Ata Abi’nin aktarmak istediği bazı sorunlar var. Bunlardan ilki seyyar satıcılarla ilişkileriyle ilgili. Seyyar satıcıları kendilerinden ayırmadığını vurgulamakla birlikte öncelikle sokakta sanat yapmakla bir şeyler satmak arasındaki farkın görülmesini istiyor Ata Abi. “İşporta yasaklandığı zaman hemen bizi emsal gösteriyorlar. Şimdi bizim aramızda bir fark var, bu farkı görmeleri lazım, nedir bu fark? Biz bir şey satmıyoruz, biz sanat satıyoruz. Gün gelir 1 lira ile geçer gidersiniz, gün gelir 100  lira alır gidersiniz, gün gelir 30 lira alır gidersiniz; bunun bir ölçüsü yok. Bu önce bir kere özveri ve sevgiyle olması gereken bir şey.” Bu sorun yanında işportanın bu duruma gelmesinin nedenini de anlatıyor. Yaklaşık yirmi yıla kadar Ankara’da dükkanların en geç akşam sekizden sonra kapandığını, o saatlerde satış yapan işportacıların ise göze batmadığını söylüyor. Ona göre, büyük mağazaların aç gözlülüğü işportanın para kazanmasına engel oluyor.

Değindiği bir diğer konu, sokak müziği yapan arkadaşlarıyla ilgili. Bu işin de bir usulü olduğunu, on metre ötede bir sokak sanatçısı varken diğerinin de müzik yapmaya çalışmasının saygısızlık oluşunu vurguluyor. Salt para kazanma kaygısı ile önlerine maddi durumlarını anlatan yazılar yazan kağıtlar koyarak müzik yapan insanların, sokak müziğinin bir sanat faaliyeti olarak benimsenmesi önünde bir engel yarattığını da ekliyor.

“Şöyle olmasın, Tunalı’ya dizilip bangır bangır bağırıp esnafı rahatsız etmesin. Hepsini anlattım… Sokakta kaldırımda insanları engellemeyeceksiniz, avaz avaz bağırmayacaksınız, aletinizle müzik yapacaksınız. Rahatsız edici sesleri kullanmayacaksınız. ”

“Bende insanlarla önce duygularını paylaşmak var, sonra müzik var.”

Konuştuğumuz konular bizi sık sık sokakta olmaya, insanlarla iç içe olmaya getiriyor. Ata Abi için müziğini salonlarda, davet edildiği ortamlarda yapmak da keyifli fakat sokakta olmanın tadı bambaşka. Sokağın hareketli yanını, interaktif ortamını seviyor: “Bende insanlarla önce duygularını paylaşmak var, sonra müzik var.” Kiminin aşk acısını, hastane acısını; kiminin çocuklarının neşesini paylaşmanın tadını anlatıyor ve ekliyor: “Biz sokakta halkla buluştuğumuz zaman, bizim için her şeydir, dediğim bu. Çünkü biz sokakta birçok insanla ve değişik ilden gelenlerle karşılaşıyoruz, Ankaralılarla halvet olmuşuz”. Üç yaşında bir çocuğun gelip “Ata dede, Rodrigo’nun gitar konçertosu var mı?” diye soruşunu, 29 Ekim’lerde, 30 Ağustos’larda Kuğulu’da olmanın tadını gözleri ayrı parlayarak anlatıyor.

Sokakta hayat var, hayat sokakta. Çıkalım mutlu olalım, evlerimize çekilelim dinlenelim. Ev huzurdur ama hayatın geneli sokaktadır. Özgürlük değil midir herkesin istediği?”

Sokağın barındırdığı ama toplumun dışladığı insanlar konusundaki genel geçer yargılar üzerine de sokağı deneyimleyen biri olarak ondan alınacak şeyler var:

“Benim en iyi dostum, dostlarım bali, tiner çeken çocuklar var ya, kağıt toplayıcıları, selpak satanlar. Benim dostlarım onlar. Birinci derece öncel. Hatta onlar bana korumalık görevi de yaptılar, yaklaşanı yakarım diye. Biz böyle bir sevgiden geliyoruz. (..) Ben ölümsüzleştim onların bu davranışlarıyla.”

“Kovula kovula çare aradık biz.”

Gelelim Kuğulu Park’tan “kovulmasına”. Kovulma sözünü üzerine basa basa söylemesinin ve istersem yumuşatıp “uzaklaştırma” diyebileceğimi belirtse de böyle aktarmamın bir nedeni var. Ata Abi özellikle son dönemlerde polis ve zabıta tarafından kovalandıklarını ve tehdit edildiklerini, müzik yapmalarının çeşitli biçimlerde engellendiğini söylüyor. Sebebini sorduklarında ise vergi vermemelerinin sorun olduğunu; gürültü ve görüntü kirliliği yaptıkları, eşyalarını yere koydukları, haklarında şikayet olduğu yanıtını alıyorlar. Vergi konusunda, maliyeye şikayet edildiği yönünde de bir bilgisi var. Yalnızca özgürce sanatını ortaya koymaya çalışan biri olarak bu ve benzeri durumlarla uğraşmak zorunda kaldığı için utandığını da ekliyor. Yine pandemi döneminde 110 sanatçının intiharının samimiyetsizce görmezden gelinmesi onu yaralayan bir diğer sorun.

Ata Abi’nin istek ve beklentilerine gelince, oldukça doğal. Öncelikle kendilerine göstermelik olarak değil, samimiyetle sahip çıkılmasını istiyor: “Ben bir gün Çayyolu’ndaysam arkamda Çankaya Belediyesi dursun. Yenimahalle’deysem, Etlik’teysem dursun arkamda.” Kovulmakla, tehditlerle aşağılanmadan, siyasi yapılarla mücadele etmek zorunda kalmadan müziğini özgürce icra edebilmek istiyor. Kuğulu Park’ta hali hazırda çalamıyor ve müziğini Ankara’nın başka noktalarında sürdürüyor. Ancak isteği Kuğulu’ya dönebilmek. Üstelik orada yalnız olmak gibi bir amacı da yok. Müzisyenlerin dönüşümlü olarak Kuğulu’da müzik yapabilmesini, orada hep müzik olmasını önemsiyor. Münferit olay ve kişilerin ötesinde esas derdi, sokak sanatının Türkiye’de halen kabul görmemesi. Rotasyonlar ve düzenlemelerle sosyal belediyecilik anlayışına uygun olarak belediyelerin bu konuda harekete geçmeleri gerektiğini, sokak sanatçılarıyla mücadele etmek yerine onları korumaları ve yaptıkları işin değerini tanımaları gerektiğini vurguluyor. Dünyada sokak sanatçılarına hakları teslim edilir, özgürlük tanınırken; metroda çaldığı dönemden örneklediği üzere bizde sokak sanatçılarının tuvaletlere alınmama gibi sorunlarla baş etmek zorunda kaldığını öğreniyoruz.

“Korkmadan, ha geldiler mi, ha şimdi mi gelirler, diye korkmadan müzik yapmak istiyorum. Oturduğum yer de daha düzenli olsun istiyorum, repertuvarım düzenli olsun sehpa olsun ona koyayım istiyorum daha rahat bir ortamda. Kış şartlarında tanıyamazsın beni saç sakal, üşüyorum çünkü ne bileyim yakınımda bir esnaf bir dükkan yardım edecekse ısıtacaksa beni. Metroda bize ısıtma sağlanması mesela…”

Her şeyin karşısında, yeniden üretmek ve var olmak için hevesi ve gücü var. Halihazırda İstanbul’da süren ve belediyelerde sahneye çıkacağı bir projeden söz ediyor örneğin. Direniyor. “Kovula kovula çare aradık biz,” diyor Ata Abi. Onu şimdilik her ayın üçüncü Pazar günü Çayyolu Antika Pazarı’nda; Pazartesi günleri Arcadium AVM karşısında; Salı, Çarşamba, Perşembe ve Cuma günleri ise Yıldız Kavşağı’ndaki Nişantaşı Pazarı’nda bulabilirsiniz.

Görüşme talebime heyecanla olumlu karşılık verdiği ve paylaştığı her şey için Ata Abi’ye, ona ulaşabilmemi sağladığı içinse sevgili Ayça Akın Hamarat’a teşekkür ederim.

Hemen önümüzdeki bahar, bir akşamüzeri Kuğulu’da Ata Abi’nin akordeonunu tekrar duyabilmek için #KuğulununAtaAbisiGeriDönsün etiketiyle paylaşım yaparak destek olabilirsiniz.


İlham: Ciguli’nin Unutulmaz Canlı Akordeon Performansı

Bir Cevap Yazın


Müzik

Müziği ve gitarıyla Burak Altuni

“Müzik hakkında güzel bir şey, çarpar, acıtmaz!” Bob Marley Burak Altuni… Müzikle tanıştığında 3 yaşındaymış, flütle başlamış. Ne yazık ki baba acısı müzikten de öncesine...

Kent

“Cemal’siz Ankara tarihi olmaz!”

Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadele’nin merkezi olarak belirlediği Ankara’ya 27 Aralık 1919 günü gelir. Dikmen sırtlarında Seymen Alayı tarafından karşılanır. Kendisini karşılayanlar arasında Ankara’da Müdaafa-i...

Satıyorum… Saaat-tım! İnsan

Satıyorum… Saaat-tım!

Ankara’da yaşamanın en sevdiğim yanlarından biri, her ayın üçüncü pazar günü Berdelacuz Sahaf’ın Hezarfen Teras Bar’da yaptığı kitap mezatları. Sahaf Mustafa Türkoğlu’nun olağanüstü kitap tanıtımları...