Pusu'laMüzik

Radyoda Ankara Ankara

TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu’nda her Cuma saat 16.05’te, bir program yayınlanıyor. Ankara Ankara isimli program, aynı saatte internet üzerinden dinlenebildiği gibi bant kayıtları podcast başlığı altında daha sonra yayınlandığından buradan en güncel haliyle istenildiği zaman da dinlenebiliyor.

Her program ele alınan konunun ilgilileri, uzmanlarıyla gerçekleştiriliyor ve Ankara’yla ilginiz varsa bir veya birden fazla konunun sizi ilgilendirmesi kaçınılmaz oluyor.

Burcu Aydemir

Program yumuşak ve rahatlatıcı bir müzikle başlıyor. Ardından müziğe her açıdan uyumlu tonlamalarıyla programın sunucusu Burcu Aydemir‘in sesi duyuluyor. Aydemir’e programla ilgili düşüncelerini sordum.

“Doğma büyüme bir Ankaralı olarak memleketimi iki üç semtten ötesine pek de gitmeden tanımayı başarabilmiştim ve Ankara benim için sonbaharları kurumuş yapraklara basarak düşüncelere dalabileceğim, dikkatimi çok da dağıtmama imkan tanımadan içime dönmemi sağlayabilecek ama beni hayatla oyalamaktan da geri durmayan, en tanıdığım, en sevdiğim şehirdi hep. Bazen terk etmek ancak ondan ayrı kalınca da ona koşa koşa geri dönmek istediğim evimdi.

Eğer hep aynı yerdeyseniz bir süre sonra baktığınız yerin farklı hallerini gözlemler ve onun farklı veçhelerini keşfetmeye başlarsınız. Kimi zaman işiniz de buna vesile olabilir. Benim için de Ankara Ankara programı sürdürdüğüm bu içsel gözlem yolculuğunda bana farklı pencereler açan bir etken oldu. Her gün üzerinden geçtiğim sokakların altında aslında derelerin olduğunu, çocukluğumdan beri duyduğum mahallelerin isimlerinin nerelerden geldiğini öğrendim; hiç girmediğim görmediğim ancak bir tarihe tanıklık etmiş sokakları gezdim, değerli şair ve yazarlarımızın hasbihal ettiği lokantalar zihnimde canlandı. Biraz öteye gidince Kale’nin ve etrafındaki şehrin yüzyıllar boyunca nasıl değişip dönüştüğünü, takvim yapraklarını hızlıca hareket ettirerek izledim. Kah Ankara Manzarası’na bakıp bir çobanın Ankara keçilerini otlatışına tanık oldum kah tarih boyunca farklı inanışlara mesken olmuş ibadethanelerin taşlarına, duvarlarına sinmiş o huşuyu hissettim.”

Aydemir, Ankara’nın başkent oluşunun ve cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız bu sene, yüz sene öncesinde en akıllıca tasarımlarla desteklenmiş bir başkent tasavvurunun coşkusunu yüreğinde hissettiğini belirtti ve programlara katkı sunan tüm konuklara ve bir fikirden koca bir program yaratan yapımcı arkadaşı Neslihan Değirmencioğlu’na teşekkür ederek sözlerini tamamladı.

Neslihan Değirmencioğlu

Yapımcı Değirmencioğlu her hafta bir konu seçiyor, araştırıyor, yararlı ve çarpıcı metinler hazırlıyor. Onun düşüncelerini almadan olmazdı! İşe Değirmencioğlu’nun programla ilgili söyledikleri:

“Ankara Ankara dedik adına, marştaki gibi. ‘Hey gidi Ankara’ der gibi… Başkent oluşunun 100. yılında istedik ki daha çok konuşulsun; daha çok kişi, daha çok şey bilsin Ankara hakkında.

Çünkü bize farklı bir Ankara anlatılmış, biraz haksızlık edilmiş başkentimize. Aslında biraz değil çokça haksızlık edilmiş. Özel olarak bu konuyu çalışmadıysanız ya da merakınızdan dolayı araştırmadıysanız, Ankara’nın köklü geçmişinden haberdar olma şansınız yok. Oysa Ankara’nın tarihi çok eskilere uzanıyor, hem de bizleri hayrete düşürecek kadar eskilere…. İnsanlığın, o en önemli adımları attığı Neolitik dönemden beri, yani insanın uygarlaşma yolunda ilk adımlarını attığı zamandan beri var Ankara. Tarihin kadim kentlerinden biri.

Mesela Roma İmparatorluğu’nun önemli kentlerinden biri Ankara. Buradaki Roma Hamamı, döneminin üçüncü büyük hamamı ama kalıntılarıyla yetinmemiz gerekir. Çok heybetli bir tapınak göremiyoruz Ankara’da, anıtsal bir çeşmedeki heykellere dokunamıyoruz… Çünkü zaman biraz fazla acımasız davranır Ankara’ya. İstilalar, savaşlar bu kenti harap eder; depremler, yangınlar onu tanınmaz hale getirir, eski ihtişamının izlerini siler. Bizler de unuturuz Ankara’nın görkemli günlerin tanığı olduğunu. Ama unutmayan, onun geçmişini çok iyi bilen ve ‘Ben Ankara’yı coğrafya kitabından çok, tarihten cumhuriyet merkezi olarak öğrendim’ diyen bir lider çıkar. Bir destanın yazıldığı merkez yapar burayı Mustafa Kemal Atatürk, bir milletin var olma mücadelesine yön verir Ankara.

Her yönüyle konuşmak, anlatmak istedik Ankara’yı bu programda. Ankara’ya gönül vermiş, Ankara için bir şeyler yapmaya çalışan çok değerli konuklarımız oldu. Her biri de bizlere Ankara’nın bilinmeyen farklı bir kapısını açtı.

Bu programı yaparken Ankara’yla çok büyük bir iş başarıldığını, yalnızca fiziki bir kent oluşturulmadığını, kentin aynı zamanda sosyal ve kültürel açıdan da sıfırdan inşa edildiğini öğrendiğimi söylemek istiyorum. Öyle derinlikli, öyle ince düşünülmüş ayrıntılar ki bunlar, bir yandan hayrete düşüyor, diğer yandan da hayran oluyor insan. Hızla değişiyor her şey, pek çok şeyi değiştirmek ya da durdurmak mümkün değil. Araştırmacılara göre, en çok yıkılan ve yeniden inşa edilen kentimiz Ankara’ymış. Bunu duyup hüzünlenmemek elde değil. O zenginliğe sahip çıkılabilseydi, bugün nasıl bir Ankara’da yaşıyor olurduk diye düşünmeden edemiyorum.

Biraz daha yakından, biraz daha ilgiyle bakmak gerekiyor Ankara’ya. Tarihi binlerce yıl geriye giden bu kentin tanıklıkları unutulmasın, yaşanmışlıkları ortak hafızamızda yer alsın ve gelecek nesillere ulaşsın istiyor ve sizleri Ankara Ankara’ya bekliyoruz.”

Küçük bir seçki

Programın değerli arşivinden sizlere birkaç öneri sunuyorum. Bunlarda kimi zaman Atatürk’ün Ankara’sını, mahallelere, parklara adı verilen edebiyatçılarımızı, şairlerin dizelerine yansıyan, romanlara konu olan Ankara’yı konuştuk. Kimi zaman başkentimizin kültür sanat ruhunun yansıdığı mekanları, çocukluğumuza, ilk gençliğimize ya da orta yaşlarımıza dair hatırladıklarımızı, bugün yerinde bulamadıklarımızı, önünde uzun kuyrukların oluştuğu, biletlerin karaborsaya düştüğü, kapalı gişe oynayan filmleri ve Ankara sinemalarını konuştuk.

Engin birikimin sonucu Ahi camilerini, Orta Asya geleneğiyle inşa edilen ahşap camileri rotalarla birleştirdik.

Bazıları bir sokak isminde yaşatılan, bazıları kitap sayfalarından bize ulaşan, Ankara’nın ruhuna sinen, Ankara’yla özdeşleşen çağdaş Türkiye’nin öncü ve cesur kadınlarını andık.

Müzelerinde kaybolduk, asfaltın altındaki derelerine saygı duyduk, kuşlarına vurulduk!

Yapımcı, sunucu ve teknik masadakileriyle, tüm emek verenlerine selamla, konukları arasında olmaktan büyük mutluluk duyduğum, çok değerli bir arşiv oluşturduğunu ve kent belleğine ciddi katkı sağladığını düşündüğüm Ankara Ankara ve benzeri yayınların hep olmasını diliyorum.

Necati Yalçın
İletişim, eğitim, tarih, sanat ve kent üzerine akademik yazılarının yanında gazete, dergi ve internet sayfasında köşe yazarı. Halkla İlişkiler, Milli Mücadele, Cumhuriyet’in Açıkhava Müzesi Ankara, Yazdığım Ankara, Gezdiğim Ankara, Keyifli Öğretmenlik, Keyifli Öğretmenlik 2, Sevdiğim Ankara ve Mehmet Tunçer-Savaş Sönmez ile Kaybolan Ankara kitaplarını yazdı.

    Bir Cevap Yazın

    Müzik

    Müziği ve gitarıyla Burak Altuni

    “Müzik hakkında güzel bir şey, çarpar, acıtmaz!” Bob Marley Burak Altuni… Müzikle tanıştığında 3 yaşındaymış, flütle başlamış. Ne yazık ki baba acısı müzikten de öncesine...