Kırkayak Kültür ile Gaziantep dayanışması
Kırkayak Kültür, Gaziantep’te yaşayan farklı meslek gruplarından (doktor, avukat, sanatçı, öğrenci) kişilerin kurduğu hak odaklı bir sivil toplum örgütü. Kahramanmaraş merkezli depremlerde harekete ilk geçen ve iletişimde olduğu toplumsal grupların ihtiyaçlarını karşılamak ve onlara destek olmak için sahada aktif çalışan bir dernek. Derneğin deprem bölgesindeki faaliyetlerini Genel Koordinatör Kemal Vural Tarlan anlattı.
Depremden kendileri de etkilenen dernek üyeleri en başta ilk şoku atlatmak ve ekibin iyi olduğundan emin olmak için çalıştı. İkinci günden itibaren ise ekiple ve gönüllülerle neler yapılabileceğine dair bir toplantı yaparak, İl Planlama ve Koordinasyon Müdürlüğü, İl Göç İdaresi ve Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü ile iletişime geçerek acil ihtiyaç kalemlerini belirledi.
Derneğin yaptığı ilk iş ise bünyesindeki göç programı kapsamında kentteki mültecilere ulaşmak ve ihtiyaçlarını belirlemek oldu.
İhtiyaç tespitinin yapılması
Kırkayak Kültür program bazlı çalışan bir sivil toplum örgütü ve Kültür-Sanat, Göç, Medya, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kent Çalışmaları ve Dom Çalışmaları olmak üzere 6 farklı program kapsamında çalışmalarını yürütüyor. Depremlerden sonra dernek ilk olarak Göç ve Dom programları altında örgütlendi. İl Göç İdaresi ile koordineli olarak mülteci ve Dom topluluklarının yaşadığı mahallelere ihtiyaç tespiti için gidildi.
İlerleyen günlerde, başka şehirlerde evi veya akrabaları olanlar kenti terk ettiler ancak yoksul mahallelerdeki mülteciler ve domlar hala kendi yaptıkları çadırlarda barınmaya çalışıyorlar. Henüz çadır bulamayanlar ise geceleri hava çok soğuk olduğu için mahallelerine dönmüş durumdalar. İnsanların ısınma, temel gıdalara ve hijyen malzemelerine ulaşma gibi sorunları devam ediyor.
Değişmeyecek ihtiyaçlar
Dernek, yoksul semtlerde, emekçi semtlerinde, mülteci mahallelerinde, LGBTİ’lerin yoğun yaşadığı kesimlerde gıdaya erişimin hala temel bir sorun olduğunu tespit etti. Kentte yaşayan 150 bin mülteci işçinin büyük bir kısmı kayıt dışı alanlarda günübirlik ya da haftalık çalışıyorlar. Bu yüzden günübirlik kazançlarını gıdaya harcayan ciddi bir kesim mevcut. Bu insanlar yaklaşık iki haftadır kazanç elde edemiyorlar ve gıdaya erişimleri de oldukça zor. Eğer evde bebekleri ve çocukları varsa ihtiyaçlara erişimleri daha da zorlaşıyor. Kırkayak Kültür destekçileriyle beraber, yaygın olan zincir marketlerden kartlar satın alıyor (aile başı 1000 lira gibi) ve bu kartları ailelere dağıtıyor.
Bunun dışında ısınma ihtiyacı devam ediyor. Yakacaklara yönelik sıkıntılar mevcut. İnsanlar yoksul mahallelerde genel olarak odun ve kömürle ısınıyordu. Evleri yıkılan insanların (genel olarak Nurdağı ve Islahiye’deki insanlar) çadırlarda yaşasalar bile yaşamlarını sürdürebilmeleri için yatak, yorgan, elbise, gıda gibi birçok ihtiyacı mevcut.
O yüzden yapılması gereken şeylerden biri Kırkayak Kültür gibi STÖ’lerin sahaya gidip orada ihtiyaç tespiti yapması. Hangi bölgede neyin eksik olduğunu hangi bölgeye hangi yardımın öncelikli olarak gitmesi gerektiğini belirlemek ve dayanışma ağı oluşturmak.
Ayrımcı söylemlerin doğurduğu sorunlar
Derneğe göre, dünyada yükselen göçmen karşıtı hareket ve seçimlerde göçmen karşıtlığının siyasi olarak kazanım elde etmesi Türkiye’de de göçmen karşıtı hareketi siyasetçiler arasında güçlendirdi. Özellikle deprem ve deprem sonrası gibi kriz dönemlerinde mülteci karşıtı ırkçı söylem ve çingene karşıtlığı toplumda ciddi yankı buldu.
Bu açıdan özellikle sosyal medyada ve diğer medya organlarındaki mülteci karşıtı nefret söylemleri; sokakta, mahallede, yerelde, çadır alanlarında, insanların sığınmaya çalıştıkları alanlarda ciddi anlamda şiddet riski doğuruyor. Buna dair derneğe, Suriyeli mülteciler ve maruz kaldıkları nefret söylemleriyle ilgili de bilgi akıyor. Bu da mültecilerin mekansal olarak ayrışmasına sebep oluyor. Gerçekten de mülteciler, yerel halkla bir araya gelebilecekleri yerlere gitmiyorlar. Depremden etkilenen tüm toplum, mülteciler de dahil olmak üzere kamplaşmaya başlıyor ve bu da sahada çalışan herkesin işini zorlaştırıyor. Bu tür kriz dönemlerinde toplumun dezavantajlı kesimleri ve kırılgan bireyler; hizmete, haklarına ve yardıma erişim konusunda her zaman sorunlar yaşıyorlar.
Yardımseverlerden ve gönüllülerden beklenen hassasiyetler
Derneğin dikkat çektiği bir mesele de Türkiye’deki yardım kültürü. Bir başka deyişle, yardım götürenin kendini “özne”, yardım götürdüğünü ise “nesne” olarak görmesi. Bu konuda hassasiyet bekleyen dernek, özne olanı nesneleştirmekten, ötekileştirmekten ya da “çingene karşıtlığı” gibi hallerden sıyrılınması gerektiğini vurguluyor. Şu anda önemli olan olabildiğince fazla insana yardım ulaştırmak ve bunu onur kırıcı olmadan yapmak. Bir aracı olarak Kırkayak Kültür de depremden etkilenenlerin özne olduğunun farkında olarak destek vermeye özen gösteriyor.
Kentte ve kırsalda yeniden başlamak
Depremin anlık, belki bir dakika süren bir doğal felaket olduğunun, oldu bitticilik yapılmaması gerektiğinin ve asıl sürecin bundan sonra başlayacağının farkında olan Kırkayak Kültür ekibi süreci “açık uçlu” olarak tanımlıyor. Travmaların atlatılması ve kayıpların telafi edilmesi de bu sürece dahil ve tüm bunların dayanışmayla olacağının bilincindeler.
“Birlikte Yaşamak Mümkün”
Kendi deneyimlerinden de yola çıkan ve bölgeyi tanıyan dernek, bu uzun sürecin farkında olarak, sahadaki acil ihtiyaçları önce lokal olarak tespit edip, yerel STK’ler ve gönüllülerle çalışmalar yapılabileceğini vurguluyor. Burada dikkat çekici olan kısım ihtiyaçların bölgelere göre değişiklik göstermesi.
Kırkayak Kültür acil ihtiyaçları ulaştırmak için çalıştı, bir yandan da koordinasyona destek verdi. Geleceğe dönük olarak ise, mutfak programı kapsamında mülteci kadınların gönüllü oluşturduğu mutfakta yemekler yapılarak evlerinde kalamayan ya da yemek pişirme olanağı olmayan ailelere götürülüyor. Bu, önümüzdeki dönemde yeniden kurgulanan ve üzerinde düşünülen bir programa evriliyor. Yabancı düşmanlığının körüklendiği bu dönemde Türk ve Suriyeli kadınların birlikte yemek pişirmeleri ve ihtiyacı olan ailelere dağıtmaları dayanışmanın en güzel örneği. Bunun sürdürülmesi ve gezici mutfakların oluşturulması üzerine çalışılıyor.
Dom programında dezavantajlı olan toplulukların önümüzdeki dönemde hayatlarının daha da zorlaşacağı göz önünde bulundurularak desteklenmeleri ve gıdaya, hizmetlere, haklara erişimlerinin sağlanması için bir izleme ve değerlendirme mekanizması oluşturulacak. Mülteci, Dom ve Abdal topluluklarına yönelik hak ihlallerinin raporlanması yapılacak.
Dernek, kültür-sanat programı kapsamında Gaziantep başta olmak üzere bölgede yaşayan ve depremden etkilenen sanatçıların desteklenmesiyle ilgili çalışmalarını sürdürüyor. Kırkayak Kültür kurulduğu günden bu yana mekanlarını “açık alan” olarak kullanıyor ve herkesi burada üretime, işlerini sergilemeye, konuşmaya davet ediyor. Göç ve Kültürel Çalışmalar Merkezi depremde ciddi hasar görse de Taş Ev kullanılmaya devam ediliyor ve bu mekanların yakın gelecekte yeniden tasarlanarak herkese açılması hedefleniyor.
Kırkayak Kültür dayanışmaya çağırıyor
Kırkayak Kültür, iki merkezin tekrar açılması için dayanışmaya ihtiyaç duyuyor. Aynı zamanda dayanışma alanları olan bu mekanları; il dışından gelen STK’ler, mülteci sanatçılar, kadın ve insan hakları aktivistleri, hak savunucuları aktif olarak kullanıyor. Dernek, bu mekanların geri getirilmesi için diğer sivil toplum örgütlerini dayanışmaya çağırıyor.
12’nci günde ilk kez evlerinde kaldıklarını aktaran Kemal Vural Tarlan, bölgede yaşayanların ve hayatta kalanların fiziksel ve psikolojik olarak epey yıprandığı bu dönemde dayanışmanın önemini bir kere daha vurguluyor. Yazıyı kendisinin sözleriyle bitirelim:
“Bu depremlerle, tüm farklılıklarımızla bir arada yaşayabileceğimiz bir dayanışma alanına ihtiyacımız olduğunu, birlikte olmanın yolunu bulabileceğimizi, insanca yaşam için dayanışabileceğimizi görmüş olduk. Mülteci, çingene ya da farklı etnik ve dinsel grupların hep birlikte insan onuruna yaraşır yaşadıkları bir dünya için dayanışmaya ihtiyaç var.”