Başak Emre: “Hâlâ umutsuzluğa kapıldığımda Tuncel Abi’nin sesini duyarım”
Lavarla’nın her sene olduğu gibi bu sene de basın destekçisi olduğu, desteklemekten mutluluk duyduğu Gezici Festival’in yönetmeni Başak Emre’ye merak ettiklerimizi sorduk.
Bugün aramızda olmayan ve özlemle andığımız Tuncel Kurtiz, Gezici Festival için “bir göçebe sinema kumpanyası” benzetmesi yapmıştı. Gezen bir festival yapmak fikri nasıl bir gereklilikten ortaya çıktı?
Ankara Film Festivali’ni düzenleyen ekip 1995 yılı mart ayında apar topar görevden alındı. Ne yapabiliriz diye düşündük. Ahmet Boyacıoğlu’nun yine delice bir fikriyle hadi şehir şehir gezelim dedik. Bir yıl boyunca hazırlandığımız bir festival bir hafta içinde bitiveriyordu, halbuki daha çok izleyiciye ulaşabilirdik. Aynı yılın aralık ayında ilk festivalimizi yaptık. İlk yıl hiç destekçimiz yoktu, sonra Bakanlık ve Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği destek olmaya başladı ve bugünlere geldik. Gezici Festival’in seyirciyle bağı hep çok güçlü oldu. İzmir’de bize evini açan, bize pasta börek getiren konuklarımız, Van’da soğuk bir aralık ayında bize el sallamak için 2 saat dışarda bekleyen seyircilerimiz, Artvin’de örgüsüyle sinemaya gelen teyzeler bize hep güç verdiler. Bu sayede heyecanımızı hiç kaybetmedik.
Gezici Festival; Ankara ile özdeşleşmiş, Ankara seyircisinin aidiyet hissettiği ve salonları doldurduğu bir festival. Ankaralının bu ilgisini neye bağlıyorsunuz?
Film seçkimize. Gezici Festival müdavimleri Gezici Festival’de iyi film izleyeceğini bilmenin rahatlığıyla gelir. Bilet fiyatlarını da hep daha uygun tutmaya çalışırız. Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’ni kullanmamızın bir nedeni de bu.
“Ankara seyircisi” diye bir gerçek var. Gerek tiyatro gerekse sinema dünyası için Ankara seyircisinin yerinin bir başka olduğu söylenir. Buna katılıyor musunuz?
Katılıyorum. Daha ilgili, daha saygılı bir seyirci var. Özellikle yönetmenli söyleşilerde şaşırtıcı bir şekilde herkes söyleşiye kalır, bunu dünyanın hiçbir yerinde görmedim.
Geçtiğimiz sene pandemi ve karantinadan ötürü festivale ara verildi. Bu durum festivali nasıl etkiledi?
Biz aynı zamanda Antalya Film Festivali’ni de düzenlediğimiz için aynı tempoda çalışıp, aynı şekilde film izlemeye devam ettik. Tek farkı yurtdışındaki festivallere katılamayıp evimizdeki küçük ekranlardan izlemekti. Bazı festivaller çevrimiçi olarak devam etme kararı aldılar. Ancak Gezici Festival gibi seyirciyle bütünleşmiş festivaller için bu çok geçerli değil, biz de tercih etmedik.
Gezici Festival Ankara’dan yola çıkıyor, sonraki durakları Sinop ve Kastamonu. Neden bu şehirler? Bu şehirlerdeki izleyicinin festivale olan ilgisini de merak ediyoruz.
Bu hem Sinop Belediyesi ile Kastamonu Üniversitesi’nin bizi sahiplenmesinden, hem de seyircinin ilgisinden. Kastamonu’da 400 kişilik salon istisnasız her seans doluyor.
Gelecek festivallerde Gezici’nin başka şehirlere de uğradığını görecek miyiz?
Son 26 yıl içinde 24 şehre konuk olmuşuz. Merak edenler için şehirleri saymak isterim. Ankara, Artvin, Bakü, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır, Drama, Edremit, Eskişehir, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kars, Kastamonu, Kayseri, Malatya, Mersin, Ordu, Samsun, Saraybosna, Sinop, Tiflis, Üsküp ve Van kentlerinde gösterimlerini gerçekleştirdi… Davetlere her zaman açığız.
Festivallerde filmlerin nasıl ve neye göre seçildiği hepimiz için merak konusu. Gezici Festival için bu süreç nasıl işliyor?
Bir yıl boyunca film izliyoruz. Günde en az 2-3 film izlediğimiz oluyor. Festivallere gittiğimizde bu sayı 4-5’e çıkıyor. Danışmanlarımız var. Onların önerdiği filmler oluyor. Değişik ülkelerden festival düzenleyen dostlarımızla işbirliği yapıyoruz. Birbirimize filmler öneriyoruz. Tematik gösterimler yapmayı çok seviyoruz. Ahmet Gürata’nın çok iyi bir programcı olduğunu belirtmek isterim.
Bu sene Tuncel Kurtiz’in hiç görmediğimiz iki filmi var festivalde. Onun festivale ayrı bir önem verdiğini biliyoruz. Hayatını kaybettiği senenin festival afişinde Behiç Ak kendisini resmetmişti. Festivalin ustayla bir bağı varmış gibi hissediyoruz, bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
Tuncel Kurtiz bizim en iyi dostumuzdu. Dostluğumuz 1994 yılında, o yurt dışından döndükten bir yıl sonra başladı. Gezici Festival’in ikinci yılından itibaren hep bizimle birlikteydi. 1999’da Oyuncu: Tuncel Kurtiz kitabını hazırladık. Kitabı çok sevdi. O, hep Gezici Festival’e en çok inanan, bizi en çok destekleyen insan oldu. Bizi Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu ile tanıştırdı, böylece Gezici Festival’in en güzel yıllarını geçireceğimiz Kars macerası başladı. Biz de onu Türkiye’de bilinmeyen yönleriyle tanıtmak için elimizden geleni yaptık. Yurt dışında büyük başarılara imza atmış çok önemli bir sanatçıydı, ancak 2000’li yıllarda televizyon dizileriyle çok meşhur oldu. Türkiye’de bilinmeyen, Berlin’de En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldığı Kuzunun Gülümseyişi adlı filmini ilk biz Ankara’da gösterdik. Berlin Film Festivali sırasında ödül heykeli Gümüş Ayı’yı filmin yapımcısına vermiş ve bir daha geri alamamıştı. Gümüş Ayı’yı İsrail’den getirtip kendisine teslim ettik.
Gül Hasan ve E-5 Karayolu adlı filmlerini de ilk kez Gezici Festival’de biz gösterdik. 2001 yılında Sarıkızın Dağı belgeselini çekmek istedi, ekipçe ona destek olduk. Bölük Pörçük kitabını birlikte yaptık. O söyledi ben yazdım. Hayatımın en güzel aylarından biriydi, sabahları çalışıyor öğleden sonra birlikte Arnavutköy’de yürüyüşler yapıyorduk. Eskiden söz etmeyi, anlatmayı çok severdi. Hayallerini hep bizimle paylaşırdı, birlikte yapabileceğimizi düşünerek. Bizi de hep yüreklendirdi, “sakın bırakmayın, çok güzel bir iş yapıyorsunuz, devam edeceksiniz” diye. Hâlâ umutsuzluğa kapıldığımda Tuncel Abi’nin sesini duyarım.
Kapak Görseli: Gezici Festival Flickr
Gezici Festival kapsamında Sema Çavdar’ın, Okul Tıraşı filminin yönetmeni Ferit Karahan ile söyleşisine göz atmak isteyebilirsiniz: “Her birimizin arkadaşı birer parça buluttu” | Ferit Karahan’la Söyleşi
Soruları hazırlarken kıymetli önerileriyle destek olduğu için Sema Çavdar’a teşekkür ederim.