Kitapların da kendi yazgıları vardır, her birinin kendi zamanı. Hep buna inanmışımdır. Bu yüzden sevdiğim ama güçlükle ilerlediğim romanları yarıda bırakmaktan korkmam. Demek ki vakti...
Ankara’da bir flanör var. Kentin sokaklarını, caddelerini adımlıyor. Yalnızca var olan şehri değil, artık var olmayan şehri de yürüyor. Hem şimdinin güncesini tutuyor hem geçmişin....
Modern Sanat Müzesi’ndesiniz, Paris henüz uyanmamış. Gezmek için burada değilsiniz, hayır. Elinizde bir telefon bulunmuyor, selfie çekmekle ilgilenmiyorsunuz. Kimsecikler yok, güvenlik görevlilerinin ağır adımları yankılanıyor...
Yataktan kalkmakta zorlanıyorum. Kahvaltı edene kadar keyfim yok. Saçlarımı tam kurulamadan çıkıyorum ki zihnim açılsın. Hava aydınlanmamış. Apartman kapıları birer ikişer aralanıyor. Donuk yüzler, isteksiz...
Epey süredir bir düşülke tasarlıyorum. Büyük idealler ya da kutsal kavgalar içermiyor. Gündelik hayatta rahatsız olduğum ufak tefek meselelerle ilgilenen hayali bir düzen. Kurmaca dünyamın...
“Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun...
Günlük hayatımızın her bir alanında bize eşlik eden, yol üstlerinde karşılayan, pencere kenarlarında, kaldırım aralarında bize göz kırpan güzellikler: Hercai menekşeler. Renk paletini doyumsuz kullanır, herhangi...
Shakespeare metinlerini okuyan, oyunlarını sahnede izleyen her tiyatroseverin, Macbeth’i, Hamlet’i bir de kendi dilinde, kendi vatanında izlemek hayali vardır sanıyorum. Ki İngiliz tiyatrosu sadece Shakespeare’den...
Birçoklarımız gün doğmadan çıkıyor evden, akşam da ancak ortalık karanlıkladıktan sonra dönüyor. Malum iş güç var, okul var. Kış ayları, geceler uzun, saatleri geri almamak...
Bu bir serzeniş yazısıdır. Mezun olmanın türlü halleri, can sıkıcı belirsizlikleriyle; iş bulamama, bulsan akrabanın hazırda beklettiği “evlilik ne zaman” gibi yerli yersiz sorularla uğraşmak...