KentYaşam

Herkes Bilir, Ama Kimse Bilmez: Ankara’nın Altı

“Ben böyle hayata yaşamak mı derim?  Gene gurbanın olayım da biraz mutlu olsaydım kötü mü olurdu?“
(Ankaralı Turgut’un 96 yılında çıkardığı Esmer Bomba albümünden)

Yeraltı kelimesinin tefsir anlamı; bedenlerini terk edenlerin göçtükleri yerdir. Sözlük ve jargonda daha birçok anlamı olsa da, yer olarak Ankara’yı kabul edip altından bahsedeceksek en güzel anlamı budur. Yeraltında olduğu gibi her zaman karanlık renkler barındırmaz, bazen güçlü bir kırmızı bazen de halka tatlısı renginde çıkar karşımıza. Ankara’nın altına bakalım.

Çankırı Caddesi Pavyonları

Ankara’da pavyonlar yanar döner bir tabelanın altındaki merdivenlerden inmek suretiyle karşımıza çıkar. Magma tabakasına biraz daha yaklaştığınız bu ortam kırmızı ışıklarla aydınlanır. Böylece cennet ve cehennem ikileminden hangisine yakın olduğunuz konusu da daha girişte belli olur. Nasıl hastane yakınlarında eczaneler daha sık görülüyorsa, Ulus Hali’nin yakınlarında da pavyonlar sıklıkla görülür. Mahsulünü hale bırakan dayılar, pistinde gerdan kıra kıra oynayacakları kırmızı ışıklara doğru yol alır. Geniş omuzlarıyla arz-ı endam eden bir ablamız adını takdim ederken Okşan ya da Alev diyebilir. Hatta kütüğü Yozgat olan başka bir ablamız da sadece o günlük Oksana ya da Svetlana olabilir. Merdivenden indikten sonra başsavcı ya da emniyet müdürüne dönüşen dayımız isimlere çok fazla takılmaz. İçerisi yalan bir dünyadır. Viskilerden mesleklere, isimlerden sevgilere her şey sahte olsa da para gerçektir. Bol sıfırlı hesaplar, ilk defa gidenlere hayat dersi niteliğindedir.

Bentderesi Genelevi

Artık aramızda olmasa da güçlü hatırasıyla bir nebze yaşatmak gerekir.  Zamanında Ulus’tan tarif istediğinizde “yokuştan aşağı in sağda caminin yanı” cevabı kadar hayatın gerçeğidir. Sadece uçkur çözmek için değil, camları sarıya boyanmış evleri görmek ya da girişinde halk arasındaki adı farklı olan halka tatlısından yemek bile bir kesime keyif verir. Çoğunluğun nereye gittiğini bildiğiniz ancak bilmemezlikten geldiğiniz o güçlü duygu Bentderesi yokuşunda yaşanır.

Erotik Sinemalar

Kerem Sineması, Eti Sineması, Gölbaşı Sineması, As Sineması, Cep Sineması ya da nam-ı diğer üç film birden sinemaları. Yetişkin içerikli filmlere erişmenin kolay olmadığı zamanlarda faaliyet gösterirlerdi. Uzun bir hol ya da pasajı geçtikten sonra Ankara disiplinini omuzlarında taşıyan, takım elbiseli gişeci amcalardan bilet alınırdı. Erotik sinemalar, tek amacı sevgilisiyle nasıl öpüşeceğini öğrenmeye çalışan gençler ile sinemasever dayıları aynı potada eritirdi. El feneri ile uygunsuz durum olup olmadığını denetleyen görevliler, alıcı gözüyle bakan dayılar, bir tanıdığa rastlama endişesi, burada yaşanan korkulardan bazılarıdır. Kerem Sinemasının ortağının zamanında bir fanzine verdiği röportajda dediği gibi “Herkes bilir, herkes gelir ama kimse bilmez, kimse gitmez.”

Çinçin Bağları

Rivayet odur ki bir sabah Ankara rögar kapaksız  kalıyor. Evet bildiğiniz rögar kapaksız sokaklar, caddeler delik deşik uzanıyor. Kimse ne olduğuna anlam veremiyor. Uzun bir araştırmadan sonra bütün rögar kapakları Çinçin Bağları’ndan çıkıyor. Bu ve buna benzer birçok şehir efsanesinin başkentidir Çinçin. Semt olarak Yenidoğan’ı çevreler. Taksinin, polisin girmek istemediği sokaklar burada bulunur. Ancak Çinçin de yıkıldığı için geçmiş zamanda kalmıştır. Ankara’yı oluşturan her zerrede legal ya da illegal bir sevgi vardır. Bunu biraz düşünüp güçlü bir nefesten sonra her köşesinde hissedebilirsiniz. Çinçin bağları da Ankagücü’nü sever.

Sakarya Barlar Sokağı

Evet eğer burası da yeraltı ise hep beraber yerin altındayız. Çünkü hepimiz sıklıkla uğrarız. Ancak öyledir, tadını çıkarın. Sabahın 8’inde mesaiye başlamadan bira dipleyen  bir memuru, metal müzik eşliğinde headbang yaptıktan sonra şırdan dolması yemeye giden gençleri, metal müzik yapılan mekanın çok değil 20 metre ilerisinde halay çekmekten kan ter içinde kalmış insanları, muhafazakar kesime hitap eden bir kitabevini aynı ortamda, başka bir yerde göreceğinizi sanmıyorum. Canımızdır.

Sıhhiye Köprüsünün Altı

Dil Tarih Coğrafyaya gidenler, trenle Sincan’dan gelip merdivenden inenler, Ulus otobüsünü bekleyenler, adliyeye bakanlar, tavuk döner ayrana tapanlar köprüaltı esnafının önünde karşılaşır. Eskiden arzuhalciler köprüsü ya da buhran köprüsü olarak anılan bu yerde kaos hakimdir. Alt tabakanın ete kemiğe bürünmüş hali gibi durur. Kafanıza sürekli bir şeylerin damladığı demir kolonların altında güzel günlerin hiçbir zaman gelmeyeceği kaygısını yaşatır.

Benim uydurduğum bir şiirde dediği gibi “Sen Bilkent köprüsünün üstüydün bebeğim, bense Sıhhiye köprüsünün altı.”

Kapak Fotoğrafı: Ali Osman Arabacı

Bir Cevap Yazın