KentHafıza

19 Mayıs, Bir Vapur ve Bir Kayık

Bir vapur varmış!
Vapura hiç binmeyen de
Başka bir vapur adı bilmeyen de
Bu vapurun adını bilirmiş!

1919, Samsun

Bir vapur, Bandırma Vapuru.
Bir destana yazılı.
Gündüz…
Mustafa Kemal ve arkadaşları havanın ve denizin izin vermesiyle Samsun Limanı’na yanaşırlar. Yanaşırlar ama kıyıya çıkmak için bir kayık gerek.
Samsun, tüm Anadolu gibi işgal askerlerinin kontrolünde. Tüm kayıkçılar canından korkuyor.
Bir kayıkçı.
Karakaşlı, burma bıyıklı;
“Ben alırım” der, atlar kayığına.

O günlerde Bahriyeli Karakaş Kaptan solda, bugün Samsun Limanı’ndaki balmumu heykeli sağda

Liman

Bir grup asker, kayıktan iner. Mıntıka Palas’a yerleşir. Samsunlu başlarındaki paşaya bakar
“Fes kapmaya gelmiştir!” der. Bu söz o zamanlar padişaha yaranmak için bir şeyler yapıyormuş gibi görünenler için kullanılırmış.
Gece…
Gündüz sakinleşen hava gece kabarır, coşar.
Yağmur, fırtına, şimşek.
Fesli sözü söyleyenlerden Ahmet Remzi Bey’e gelir, bizim fes meraklısı!
“Acil telgraf çekmem gerek!” demektedir.
Ahmet Remzi Bey,
“Olmaz, bu havada çok tehlikeli!” der ama nafile.
Adam fesi kapacak anlaşılan!
O sıra şimşek çakar.
“Al işte, yazarken bu olursa ölürüm” dercesine Paşa’ya bakar.
Paşa kararlıdır.
İpek mendilini çıkarır.
Elini Ahmet Remzi’nin üzerine koyar ve “Yazmaya başla. Bu vatan meselesi. Öleceksek birlikte öleceğiz!” der.
Vay canına!
Ahmet Remzi sanırım fesi düşünür ama şahit olduğu gözü peklik karşısında kafası da karışmıştır.
Üst üste memleketin dört bir yanına telgraflar çeker.
İş bittiğinde Paşa elini elinden çeker, minnettarlık duygularını ifade eder.
İşte böyle yağmurlu bir gecede başlar, Ahmet Remzi Bey’in Atatürk hayranlığı.
Çocuklarına anlatmış, birçok kaynakta buldum. İlk rastladığım kaynak yazının sonunda.

1934

Cumhurbaşkanı Atatürk, aynı yolla Samsun’a gelir.
Karaya ayak basması için yine kayığa ihtiyaç var. Bu kez geminin çevresi kayık dolu.
Atatürk, boşuna dahi denmiyor, pırıl pırıl hafıza, kocaman yürek, seslenir;
“Bahriyeli Mustafa Karakaş Kaptan nerede?”
Denizden, kayıkların arasından bir ses gelir;
“Buradayım Paşam!”
Yıllar sonra, yine onun kayığıyla Samsun’da karaya çıkar.
İner inmez, Karakaş Kaptan’ın ailesinin onurla ve gururla saklayacağı, kayığa takılı Cumhurbaşkanlığı forsu işli Türk bayrağını Kaptan’a hediye eder.
İşte!
Bugün torunların özenle sakladığı o bayrak.

Atatürk’ün Karakaş Kaptan’a verdiği Cumhurbaşkanlığı forslu Türk bayrağı

Yıllar sonra

Samsunlular 19 Mayıs’ı anmak için bir Atatürk büstünü gemiden kayığa, kayıktan karaya çıkarırlar.
Büstü, sağken Karakaş Kaptan taşır.

Bahriyeli Karakaş Kaptan, yıllar sonra, bu kez Atatürk’ün büstünü taşırken

Fotoğraflar ve Tablo

Fotoğrafları veren, Sevgili Çiğdem Çallı.

O, Karakaş Kaptan’ın torunu…

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını kayıkla karaya taşıyan Karakaş Kaptan’lı, Bandırma Vapur’lu tabloyu yaparak, o anın fotoğrafı olsaydı keşke diye dizlerimizi dövmemizi engelleyen tabloyu yapan Sevgili Yaşar Çallı, Çiğdem Çallı’nın eşi.

O da Türk resmine damga vuran İbrahim Çallı’nın torunu…

Ressam Yaşar Çallı’nın fotoğrafı olmayan anı canlandırdığı tablo

Bayramımız kutlu olsun!

Kaynaklar

Telgraf Memuru Ahmet Remzi’yi Dinleyelim

Büstün taşınmasıyla başlayan bir belgeseli de corona günlerine ilaç niyetiyle yazıyorum: Atatürk: Türklerin Babası

 

Necati Yalçın
İletişim, eğitim, tarih, sanat ve kent üzerine akademik yazılarının yanında gazete, dergi ve internet sayfasında köşe yazarı. Halkla İlişkiler, Milli Mücadele, Cumhuriyet’in Açıkhava Müzesi Ankara, Yazdığım Ankara, Gezdiğim Ankara, Keyifli Öğretmenlik, Keyifli Öğretmenlik 2, Sevdiğim Ankara ve Mehmet Tunçer-Savaş Sönmez ile Kaybolan Ankara kitaplarını yazdı.

    Bir Cevap Yazın